Cumhurbaşkanı Başdanışmanı ve Cumhurbaşkanlığı Hukuk Politikaları Kurulu Başkanvekili Mehmet Uçum Habertürk’te Eren Eğilmez’e konuk oldu.
Mehmet Uçum şunları söyledi:
“TÜRKİYE’DE İKİNCİ BİR KURTULUŞ SAVAŞI KAZANDIK”
7 yıl sonra 15 Temmuz’a baktığımızda her geçen yıl hissediğimiz bir şeyi bu yıl daha güçlü hissediyoruz. Sahiden Türkiye uçmuş, tabana vurmadan geri çıkmış üzere geliyor. O denli bir tehditle karşı karşıya kalmış ki, Türkiye’ye ilişkin bütün değerlen öylesine bir tehditle karşı karşıya kalmış ki. Aslında Türkiye’de ikinci bir kurtuluş savaşı kazanmışız üzere. Gerçek manada ikinci kurtuluş savaşı vermiş, Türkiye’yi kurtarmış, halkımız Türkiye’yi bir defa daha kurtarmış üzere bir his veriyor beni. FETÖ ile ilgili pek çok katman var. 15 Temmuz’dan çabucak evvel terör örgütü olarak tanımlanmıştı. FETÖ’cü çetenin devlet içinde yuvalanmış hareketli yapıları vardı.
Sayın Cumhurbaşkanımız 10 Ağustos’ta Cumhurbaşkanı seçildikten sonra en büyük çaba bu paralel yapıyla gayrettir demişti. 15 Temmuz kalkışması yalnızca ülke içinde bir başkaldırı sorunu değildi, global emperyalizmin FETÖ’yü aparat olarak kullanıp Türkiye’ye akınıydı. Açık bir emperyalist işgal ve saldırganlık işgaliyle karşı karşıya kalmıştık. Atatürk’ün liderliği ile Cumhuriyet kazandık. Lakin 15 Temmuz’da emperyalizmin yeni bir işgal teşebbüsüyle karşı karşıya kaldık.
“DEVLET FETÖ İLE MÜCDAELESİNİ ÇOK GÜZEL YAPIYOR”
Bu süreçte FETÖ’nün ABD ile münasebetleri açığa çıktı. NATO’daki kimi güç odakları açığa çıktı. FETÖ’nün yeraltına geçtiğini gördük. Devlet içinde FETÖ’nün temizlendiğini gördük. Artık diğer bağ biçimleriyle varlığını sürdürmeye çalışan FETÖ yeniden var. Lakin makro manada birçok şey açığa çıktı, mikro manasında açığa çıkması gereken bahisler hala devam ediyor. Devlet FETÖ ile uğraşını sürdürmek zorunda ve bunu da çok yeterli yapıyor.
Devrimci pratikler, devrimci hareketlerde saatler aylar, yıllar üzeredir. 15 Temmuz gecesi saat 21.00’den itibaren kalkışma dış tesirlerini göstermeye başlamıştı. Ankara, İstanbul’da. 14 saatte çok şey oldu. 14 saat içerisinde kalkışmanın her türlü saldırganlığı görüldü. Halkımız sokaklara çıktı. 2 milyon 600 bin insan 80 vilayette sokağa çıktı. Birçok askeri ünitenin hareketlenmesinin önüne geçildi. Temel olarak kalkışmanın başarısızlığa uğradığı sabaha karşı anlaşılmıştı. 14 saatte neredeyse 1 yıllık mühlet yaşanmıştır. Bugünden geriye bakıldığında 14 saatte tehditler ve pratiklere baktığımızda birçok devrimci hareketle karşı karşıya kaldık.
Bu kalkışmaya sebebiyet veren başkan takımı vs. denetim altına alınmış, bir kısmı kaçmıştı. Riskli bölgeler enterne edilmişti. Devrimci hareketin tamamlandığını yaşayarak çok net gördüm. Niçin buna ulusal demokratik ihtilal dediğimi ayrıyeten anlatırım. Gördüğüm olgusal durum budur. 15 Temmuz’dan evvel Türkiye’de sistem ve hükümet modelini tartışıyorduk. Parlamenter sistem ve kapalı yapıların yasa dışı yapılanmalara, çete örgütlerine yatkın olduğunu biliyorduk. Hükümet modelinin değiştirmenin mecburilik haline geldiğini görmüştük.
“15 TEMMUZ’UN GERİSİNDE ABD VAR”
15 Temmuz’a çeşitli yakıştırmalar yapmak. O realiteye, şehitlere, gazilere, halkın yansısına karşın çeşitli yakıştırmaları yapmak, Zekai Paşa çok açık söyledi ‘ihanettir’ dedi. 15 Temmuz sürecinde Türkiye’ye yönelik önemli emperyalist akın oldu. Aparatı FETÖ’ydü. İdeolojik ve planlama merkezi ABD’ydi. NATO’daki kimi odaklardı.
Görünür gerçekliği ile olgusal gerçekliğin özdeş olduğu bir durum var. İade etme sürecini başlatmadılar. Sayın Bahçeli’nin eleştirilerinin isabetli olduğunu düşünüyorum. Planlama yapmak için ABD ile FETÖ’nün ağır bağlantı içinde ortaya çıkarıldı. Hala FETÖ yeraltına çekilmiş biçimde faaliyetlerini sürdürüyor. Bunları koruyanlar var. Yalnızca ABD’de değil, Avrupa’da çeşitli ülkelerde koruyorlar. İngiltere, Almanya ve öteki ülkelerde de alan açılıyor. Tüzel taleplerimizi yerine getirmiyorlar.
“NATO İÇİNDEKİ FETÖ’CÜLERİN MİSYONDAN ALINMASINI ENGELLEDİLER”
NATO içerisinde FETÖ’cü çete mensupların vazifelerinden alınması için yapılan süreçler bizatihi NATO kumandanının açıklamaları var. Onların misyondan alınmasına reaksiyon gösterdiler. FETÖ probleminin bizim iç problemimiz olmadığı net. FETÖ global emperyalizmin aparatı. Bunu ABD içinde güç odakları ile sonlu tutmuyorum. NATO içindeki birtakım çevreler de bunu ortaya koydular. Bizatihi terör örgütlerinin kendisinin bir ajandasının olmadığını bütün dünya biliyor. Bu türlü olduğu için uygulama merkezi burasıydı, planlama ve idelolojik merkez dışarısıydı derken bu olgusal gerçeklere dayanıyor. Bu Cumhuriyetin kuruluşu ile bağlı, 100 yıllık öykü. Biz sahiden Atatürk’ün liderliğinde sömürgeleştirilecek coğrafyadan Osmanlı’yı tasfiye ediyorlar, manda mı, himaye mi, bağımsızlık mı diye süreçten biz kurtuluş savaşı kazanmış ve Cumhuriyeti kurmuşuz.
Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı emperyalist güçlerin operasyonel işleri bitmedi. İçeride işbirlikçi arayışları bitmedi. FETÖ de bu projelerden birisi. Burada asıl sıkıntı Türkiye Cumhuriyeti ile hesaplaşma sıkıntısı. Burada asıl sorun Türkiye Cumhuriyeti’nin bağımsızlığının yok edilememesi. Hala de bu bir gayedir. Natürel ki memleketler arası münasebetler var, ABD ile bağlantılar var. İmkanlarını buldukları anda Türkiye’nin coğrafik bütünlüğünü bozacak, bağımsızlığını zaafa uğratacak her türlü hamleyi yaparlar.
15 Temmuz’da FETÖ çetesi başarılı olsaydı yetki bölümü üzerinden adımlar atılacaktı. doğu ve Güneydoğu’nun PKK’ya terk edilmesi. Orada bağımsız, uydu devlet oluşturulması. Bu somut bilgi. NATO üyesi ülkelerinin vatandaşlarının 15 Temmuz ve sonrası süreçte can güvenliğini sağlamak iddiasıla NATO’nun sürece müdahalesi için yapılan ağır faaliyetler var. NATO içindeki FETÖ’cülerin de kışkırtmasıyla. Sonuçta şöyle bir planlanmış durum vardı. FETÖ’cü çetenin lideri gelecek belli bölgeleri kendi hakimiyet alanına çevirecek. FETÖ laiklik tersi örgüttür. Türkiye’de enterasandır laikliğin savunucuları FETÖ’cülerle işbirliği yapmaktan çekinmediler.
İslamcı bir yapılanma ve onun dışında terk edilecek alanlar. Öteki yerlere ait birtakım hesaplar sözkonusu olabilirdi. Bölgeler idaresine geçmek projeleri vardı. Türkiye’ye yönelik çok çeşitli haritalar var. 15 Temmuz bir devirme ve işgal teşebbüsüydü. Seçilmişleri devirecek, Cumhurbaşkanını enterne edilecek, Meclis’i tasfiye edecek. İşgal teşebbüsü ise adeta 100 yıl öncesi üzere işgal projeksiyonu da vardı. Bunların varsayım olmadığını rahatlıkla söyleyebilirim. 15 Temmuz’da taarruzun boşa çıkarılması Türkiye’nin işgalden kurtarılması manasında da son derece kıymetli.
Türkiye’ye yönelik işgal teşebbüsü varsa buna karşı ortaya koyulan hareket devrimci ve ulusal bir harekettir.